Peki Ip Man, Gladyatör, Cesur Yürek gibi kahramanların gerçekleştirdiklerini izleyiciye sunan bu tür filmlerin, bu derece başarılı gişe yapmasının nedeni nedir? Neden kahramanlara hayran kalıyoruz? Psikoloji, bir bakış açışıyla bunu şöyle açıklıyordu; O kahramanları izlediğimizde, ki öyküler genelde kahramanların kazanmasıyla, iyinin hakkının filmin sonunda verilmesiyle sonlanır, bizler de mutlu oluruz veya onlar inandıkları değerler uğruna ölümü göze alırlar, ölmüşlerse de kahramanca ve onurlu ölmüşlerdir. Böylece biz seyirciler tatmin oluruz, içimizdeki evrensel doğruya göre sonlanan film mutlu kılar bizi, ya da evrensel doğruları savunarak ölümsüzleşen kahramanlar sonsuz saygımızı ve sevgimizi kazanırlar.
Peki, konumuza geri dönersek kahramanlık filmlerinin bu derece gişe yapmasının nedeni nedir? Bu tür filmlerin 3 önemli sihri vardır.
1) İçimizde saklı kalan kahramanı canlandırmış, uyandırmış olmaları olabilir mi? Yani doyurulması gereken bir ihtiyacı karşılıyor olabilir mi bu tür filmler?
Pek çok insanın günümüzde korku psikolojisiyle yönetildiği dünya toplumlarında, bu filmlerle kahramanlık yönümüz tatmin edilmiş olur, yani toplumun aç olduğu bu duygusu doyurulur, başka bir iddiaya göre. Kısmen de doğru görünüyor bu savlar. Peki başka bir sav olabilir mi sizce de?
2) Kişisel ve ruhsal gelişimin günümüzde yükselen bakış açısına göre, sevmediğimiz karakter özellikleri aslında bizde de var olan fakat reddettiğimiz özelliklerdir. Kulağa itici geliyor farkındayım. Ancak bunu şöyle açarsak daha kabul edilebilir gelecektir. Karşımıza çıkan, bize zarar veren ya da hoşlanmadığımız karakter özelliklerine ya da davranış modellerine sahip insanlar, aslında aynı özelliklerin bizde de olduğunu bize gösterecek olan, yani bize ‘aynalık’ yapan kişilerdir. Yani benzer enerjiler birbirini bulmuştur diğer bir deyişle. Diğer taraftan bu özellikler toplumsal öğretiler gereği olumsuzdur, istenmeyen ve kötü olarak etiketlenmiş davranışlardır. Mesela yalan söyleyen birinden hoşlanmayız, çünkü yalancıdır o! Etiketleriz, sanki bizde o özellik yokmuş gibi. Ya da beğenmediğimiz bir özelliği, bizdeki aynı ama bastırdığımız, ‘kötü’ adledildiği için kendimize de yakıştırmadığımız özelliklerdir. İşte o kişi o özelliği ile bize ‘aynalık’ ederek, ittiğimiz, görmek istemediğimiz tarafımızla yüzleştirir bizi. Yalancı insanlara öfke duyarız. Elbette yalan söylemek iyidir demiyorum. Demek istediğim, ittiğimiz o insanların o özellikleri bizi kızdırır. Öfkenin ardında acı vardır çünkü, bu yüzden kızdırır aslında. Bizde var olmayan bir şeyi tanıyamaz, bilemez ve göremezdik çünkü.
Oysa hepimiz BİRiz. O kişinin aynalık yapan o özelliğini görüp, kendimizde olduğunu fark edip, sevgiyle kabul etmediğimiz ve dönüştürmediğimiz sürece, kendimizdeki bu düğümden de kurtulamayız. Bu konu çok konuşulur ve artık kabul edilirde olmaya başlandı.
Tıpkı burada olduğu gibi insanlar bize olumlu, iyi ve takdir ettiğimiz yönleriyle de aynalık ederler. Atladığımız konu işte tam da budur! Bu filmlerin üzerimizdeki gizemli ve çekici tarafı yani.
Filmlerdeki kahramanlar bizde var olan, ama henüz farkında olmadığımız ya da farkında olduğumuz ama henüz ortaya çıkartamadığımız o yönümüze ışık tutarlar. Hemen herkesin idolleri vardır. Olması da doğaldır hani. Hayranlık duyduğunuz idol isimlerin hangi özellikleri, sizi büyülüyor? İşte bilin ki o özellikler sizde de var olan ve ortaya çıkarmanızı bekleyen taraflarınızdır. İşte o kahramanlar buna aynalık ederler.
3) Diğer bir büyülü tarafı da bizim için, halifelik psikolojisinde yaşayan, yani kendi hayatının iplerini elinde tutan, sorumluluk alan insanlar olarak, örnek kahramanlar oluşlarıdır. Ruhumuz onlar gibi olabileceğimizi biliyor, özde bunu hissediyoruz, ama o öz ile bağlantımız zayıf ne yazık ki. Onlar cesaret etmiş ve olmuş kişilerdir, rol modelledir aslında bizim için. Korkularını aşmışlardır. Çoğumuzda ise ego bilinci nedeniyle, olduğumuzu sandığımız sınırlı bene sıkışıp korkularımızı aşamadığımız için kurban psikolojisinde hayatımızı sürdürürüz. Aslında yazılımımızda, bu kabuğun dışına çıkıp, olabileceğimiz kahramana dönüşmek varken, çıkamadıkça filmlere sığınırız. Anlık doyumlar yaşarız.
Tavuk çiftliğinde yaşayan kartal hikayesini çoğumuz duymuşuzdur. Tıpkı onun gibi;
Sen de bir kartal olarak doğdun. Tavuk bilinciyle yaşamak doğana aykırı. Tavuk bilincinin rüyalarını gerçekleştirmekten seni alıkoymasına izin verme. Ama öncelikle bugüne kadar tavuk bilinciyle yaşadığını ve kartal bilinci potansiyeline sahip olduğunu farkında ol. Tavuk gibi düşündüğün ve yaşadığın sürece bir kartal olamaz ve göklere yükselemezsin. Özgüven senin kartal bilincin. Başına ne gelirse gelsin pes etme, silkelen ve şimdi, neler yapabileceğini düşün. Hayranlık duyduğun özellikleri keşfet ve bunların, bekleyen hazinelerin olduğunu hatırla. Onları hayata geçirmek için elinden geleni ardına koyma.
Sevgi ile hoşça kalın.